Trafik Kazası Tazminatı


Karayolunda işletilmekte olan motorlu bir aracın işletilmesi sırasında; bir kimsenin yaralanması, ölümü veya bir şeyin zarara uğraması hallerinde, meydana gelen yaralanma, ölüm veya zarar gören üçüncü kişilere karşı sorumluluk hali doğmaktadır. Kanun tarafından yaptırılması zorunlu olan ve belli bir limit dahilinde bu zararları karşılayan sigorta türü Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasıdır.

Bedensel Zararlar

6098 sayılı Borçlar Kanununun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ‘Bedensel Zarar’ 54.maddede yeniden düzenlenmiştir. Fakat yeni düzenlemede bedensel zararın tanımı yapılmış olmayıp sadece bed

ensel zararların neler olduğu belirtilmiştir.

Bedensel zarar, zarar görenin malvarlığının trafik kazasından sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farktır.

Beden bütünlüğünün ihlâli sonucunda ortaya çıkan maddî zararlar TBK 54. Maddesi  gereğince özellikle;

  1. Tedavi giderleri,
  2. Kazanç kaybı,
  3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
  4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar,

olarak sayılmıştır.

Türk Borçlar Kanununda bedensel zararların açık bir tanımı yapılmadığından bedensel zararın hangi durumları kapsayacağı da açık ve kesin bir sınır içinde belirlenmemiştir. Bu nedenle TBK 56. Maddesindeki “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” düzenlemesi ile vücut bütünlüğünün ihlalinde bedensel zararlar kavramı içine manevi zararlarında dahil olduğu belirtilmiştir.

Maluliyet Tazminatının Hesaplanması

Trafik kazası sonucu mağdurda fiziki, ruhsal veya bedensel hastalıklar meydana gelmiş olabilir. Kişinin sürekli iş göremezlik halinin meydana gelmesi durumunda ortaya çıkmış veya çıkabilecek olan zararın nasıl hesaplanacağı önemli bir husustur. Tazminatın miktarı hesaplanırken esas alınması gereken gelir, kaza nedeniyle malul olan kimsenin çalışabileceği yıla, terfilerine, ücrette zam ve primlerine göre değişkenlik gösterebilmektedir.

Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar gören kişinin geliri asgari ücret kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplanacaktır. Hesaplama raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden yapılacaktır.

Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın 01.06.2015  tarihinde yürürlüğe girmesiyle Tazminat Hesaplama Esasları yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni düzenleme 01.06.2015 tarihinden sonra meydana gelen trafik kazalarını kapsayacaktır. Bu genel şartlara göre kişinin gelirinin belirlenmesinde ispatlanmak şartı ile vergilendirilmiş geliri esas alınacağı düzenlenmiştir. Zarar gören beyan ettiği gelirinin vergilendirildiğini belgesi ile ispat edemiyorsa tazminat hesabın yapıldığı tarihte geçerli asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır.

Konuyla ilgili Yargıtay Kararları

“Hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda, davacının kaza tarihinde B.. isimli şirket bünyesinde çalıştığı, işten ayrıldığı 04/03/2008 tarihinde aylık ücretinin 884,00 TL (asgari ücretin 1.7 katı) olduğu, kaza tarihindeki ücretinin bilinmediği, bu nedenle hesaplamanın en son aldığı ücretine göre yapıldığı belirtilmiştir. Oysa, mahkemece yapılması gereken iş, davacının anılan şirkette 04/04/2003 tarihinde işe başladığı, kaza tarihinin ise 11/12/2004 olduğu gözetilerek davacının kaza tarihinden işten ayrıldığı tarihe kadar aldığı aylık ücretlerin sorulması ve bilinen dönem hesabında bu ücretler, işten ayrıldığı tarihten itibaren asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması, gerekirken davacının son ücreti esas alınarak hesaplama yapılması doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 27/04/2015 Tarih Esas No:2013/18452 Karar NO:2015/6099)

Tazminat Davalarının Hukuki Niteliği

1.10.2011 tarihinden sonra açılan trafik kazalarından doğan cismani zararların tazmini davası HMK.107 maddesinde yer bulan belirsiz alacak davası niteliğindedir. Davacı  zararını belirsiz alacak davası olarak talep edebileceği gibi fazlaya dair taleplerini saklı tutarak açacağı tazminat davalarını da belirsiz alacak davası olarak açtığını dilekçesinde açıkça belirtmese dahi davayı belirsiz alacak davası olarak ele alıp incelemek gerekecektir.

Belirsiz alacak davası Hukuk Muhakemeleri Kanunun 107. maddesinde  “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.”

Bedensel zararlardan doğan davaların belirsiz alacak davası kapsamında olması nedeniyle maddi tazminat yani tedavi giderleri, geçici ve sürekli işgöremezlik tazminat davalarında alacağın bir kısmı için dava açılabilecektir. Alacağın kalan kısmı zamanaşımı tehdidi altında olmadan zararın tamamı belirli olması ile birlikte talep miktarını bir defaya mahsus zarar gören artırabilecektir. Böylece henüz zararın tamamı belirli olmadan zarar gören davacı davanın henüz açılışında yüksek harç ve yargılama giderleri ile karşı karşıya gelmeyecektir. Davacı, mahkemece aktüer bilirkişiye zarar miktarı hesaplattırıldıktan sonra talep miktarını artırabilecektir.

Belirsiz alacak davasında davacı talep miktarını artırdıktan sonra ıslah şartları içinde davasını ıslah da edebilecektir.

Tazminat Davasının Tarafları

Davacı : Maddi tazminat taleplerinde bedensel zarara uğrayan kişidir.

Davalılar ise:

1.sürücü,

2.işleten,

3.zarar veren aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı (ZMSS) ,

4.kendi kasko sigortacısı,

5.Karayolu yolcu taşımalarında zorunlu  taşıma sigortacısı,

6.ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı,

7.Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortacısı.

Ancak zarar gören müteselsil sorumluluk gereği zararının tamamını isterse bu sorumlulardan birinden isteyebileceği gibi bir kaçından yada tamamından talep edebilir.

Konuyla İlgili Yargıtay Kararı

“Motorlu Kara Taşıt Araçları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın 1. maddesine göre, sigortacı, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitinin dışında (üstünde) kalan miktardan başlayıp, ihtiyari mali sorumluluk sigortası teminat limiti ile sınırlı şekilde sorumludur. Davalı sigorta şirketi, aracın ihtiyari mali sorumluluk sigortacısıdır. Aracın, zorunlu trafik sigortasının bulunmadığı noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Bu durumda mahkemece, hükmedilen maddi tazminat tutarının riziko tarihinde geçerli zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat limitleri içinde kaldığını, aracın zorunlu trafik sigortasının bulunmaması nedeniyle Güvence Hesabı’na husumet yöneltilmesi gerektiğini gözeterek davalı sigorta şirketi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” (YARGITAY 17.Hukuk Dairesi 23/02/2015 Tarih ESAS NO: 2013/16633 KARAR NO:2015/326)

İşletenin Sorumluluğu

KTK 85/III maddesinde “İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.”Düzenlemesi ile işletenin olağan sebep sorumluluğu esasına göre sorumlu tutulması için:

a) Bir zarar olmalıdır b) Zarara bir motorlu araç sebep olmalıdır c) Zarar, karayolunda gerçekleşen bir kaza neticesi ortaya çıkmalıdır d) Zarar, işletilme halinde olmayan bir aracın karıştığı bir trafik kazasından veya kazadan sonra yapılan yardım çalışmasından doğmalıdır e) Trafik kazası veya kazadan sonra yapılan yardım çalışması ile zarar arasında uygun illiyet bağı olmalıdır f) İşleten KTK 86. Maddesinde belirtilen kurtuluş beyyinesi getirmemiş olmadır.

Ceza Hukuku İle İlişki

MADDE 74- Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”

(6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu)

”Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. ”

(Yargıtay H.G.K.’nun 10.1.975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; H.G.K.’nun 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; H.G.K.’nun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamları)

Bir hukuki uyuşmazlıkta çözüme ulaşmak için hukuk hâkimi ceza hâkiminin kanaatini beklemek gerekmemektedir.

Zamanaşımı

Trafik kazalarından doğan maddi tazminat talepleri kaza tarihinden itibaren iki yıl ve , kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.

Buna göre zamanaşımı süresi ölüm halinde 15 yıl olarak uygulanacaktır.

Tek taraflı kazalarda sürünün ölmesi halinde, ceza zamanaşımı uygulanamayacağı için destekten yoksun kalma tazminatı talep etme süresi 2 yıldır.