İş Kazası Tazminatı


İş kazası kavramı birçok farklı kuruluşca tanımlanmışsa da iş kazası alanında dünyaca ünlü örgütler tarafından tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlamalardan bazıları aşağıda yer almaktadır.

ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ (ILO) : Önceden planlanmamış, bilinmeyen ve kontrol altına alınmamış olan, etrafa zarar verecek nitelikteki olaylar olarak nitelendirmiştir.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (WHO) : Önceden planlanmamış, çoğu kişisel yaralanmalara, makinelerin ve araç gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay olarak nitelendirmiştir.

İş kazası

kavramının bizim için geçerli olan tanımı ise yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. Maddesinde ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. Maddesinin g bendinde tanımlanmıştır.

-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre  iş kazası;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelmelidir.

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle meydana gelmeli yahut sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında meydana gelmelidir.

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelmelidir.

d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda meydana gelmelidir.

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelmelidir.

Bir iş kazasının varlığından bahsedilebilmesi için yukarıda verilen maddelerden bir veya birden fazlasının meydana gelmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla iş kazası; yukarıda verilen maddelerden bir veya birden fazlası meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.

-6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. Maddesinin g bendine göre iş kazası;

İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlamıştır.

İŞ KAZASI SAYILMASI İÇİN GEREKEN ŞARTLAR

Meydana gelen bir olayın iş kazası olarak değerlendirebilmesi için bazı şartların varlığı gerekmektedir. Buna göre;

  • İş kazası geçiren kişinin sigortalı olması gerekmektedir.

Bir iş kazasının varlığından bahsedilebilmesi için, iş kazası geçiren kişinin kazanın meydana geldiği anda sigortalı olması gerekmektedir. Sigortalı olmasındaki zorunluluk dar yorumlanmamalıdır. Bir işveren hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalıştırdığı kişi için sigorta yaptırma mecburiyetindedir. Herhalde çalışan kişi işe başlamakla Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirim yapılsın yapılmasın işçi sıfatını haiz sayılmaktadır. Dolayısıyla işverenin yükümlülüğüne aykırı davranmasının iş kazası sayılmasında herhangi bir etkisi yoktur.

  • İş kazası geçiren kişinin bir olay ile karşılaşmış olması gerekmektedir.

Bir iş kazasının varlığından bahsedilebilmesi için, somut bir olayın meydana gelmiş olması gerekmektedir. Ayrıca bu olayın iş kazası geçiren kişiye etki eden bir olay olması gerekmektedir.

  • Meydana gelen olay nedeniyle bedenen yahut ruhen bir zarara uğraması gerekmektedir.

Her ne kadar somut bir olay meydana gelmiş olsa dahi, iş kazası geçiren kişinin bir zarara uğramaması halinde iş kazasının varlığından söz edilemeyecektir. Bu zarar yalnızca gözle görülür bir zarar olarak algılanmamalı, kişinin hayatına devam etmesine etki eden, kişiye elem, acı ve keder vererek ruh sağlığını da etkileyen zarar olarak geniş yorumlanmalıdır.

  • Meydana gelmiş olan olay ile netice arasında illiyet bağının mevcut olması gerekmektedir.

İş kazasının varlığından söz edilebilmesi için, meydana gelen olay ile oluşan zarar arasında neden-sonuç ilişkisinin oluşması gerekir. Zira aşağıda da belirtildiği üzere neden-sonuç ilişkisini kesecek sebeplerin meydana gelmesi halinde, iş kazası kavramından bahsedilemeyecektir.

Meydana gelen olay ile netice arasında illiyet bağının mevcut olması zorunluluğu amir hükümdür. İlliyet bağını kesen haller ise;

a. Kazanın meydana gelmesine işçinin ağır kusurunun neden olması

  1. Kazanın meydana gelmesine mücbir sebebin etkili olması
  2. Kazanın meydana gelmesine üçüncü kişilerin kusurunun neden olmasıdır.

İlliyet bağını kesen bu hallerin birlikte meydana gelmesi zorunlu değildir. Yukarıda verilen maddelerden bir veya birden fazlasının meydana gelmesi halinde illiyet bağı kesilecektir. Ancak bu durumun varlığı ispata muhtaçtır. Zira kazanın meydana gelmesinde yukarıda belirtilmiş olan iş kazası şartları oluşmuş ise, illiyet bağı oluştuğu karine olarak kabul edilir. Dolayısıyla işveren meydana gelen olay ile netice arasından illiyet bağının mevcut olmadığını ispatlamadıkça sorumluluktan kurtulamayacaktır.

Dolayısıyla meydana gelmiş olan bir olayın iş kazası sayılabilmesi için yukarıda sayılan şartların varlığı zorunlu unsur olup, herhangi birinin eksik olması halinde iş kazasının varlığından söz etmek mümkün olmamaktadır. İşbu sebeple iş kazasının varlığından söz edilebilmesi için yukarıda sayılan şartlar amir hüküm olup, herhangi bir şartın eksik olması halinde iş kazasının varlığından söz etmek mümkün değildir.

İŞVERENİN İŞ KAZASINI SOSYAL GÜVENLİK KURUMU’NA BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13 maddesinde yer alan tanıma göre iş kazası;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

Meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır. Dolayısıyla iş kazasını bildirme yükümlülüğü yukarıda açıklanan olaylardan bir ya da birden fazlasının meydana gelmesiyle doğacaktır. İş kazasını bildirme yükümlülüğü yalnızca Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmekle sınırlı değildir. Yukarıda açıklanan olaylardan bir ya da birden fazlasının meydana gelmesi halinde, derhal en yakın kolluğa da bildirim yapılması gerekmektedir.

iş kazasının; 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun, 4. Maddesinin,

  • (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde bildirim yapılmalıdır.

İşveren ile bir hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalışan işçinin, yukarıda iş kazası sayılan hallerden bir veya birden fazlasını geçirmesi halinde bildirim yükümlülüğü işverene aittir. Bu yükümlülüğün süresi iş kazasının meydana geldiği gün hesaba katılmayarak, bir sonraki günden itibaren başlayacaktır.

  • (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde bildirim yapılmalıdır.

İsteğe bağlı sigorta kolu olan bu halde, sigortalının herhangi bir hizmet sözleşmesiyle bağlı bulunduğu kimse olmadığından, iş kazasını bildirmekle yükümlülük iş kazası geçiren kişiye aittir.

Sosyal Sigorta İşleri Yönetmeliği Madde 90’a göre;

Yabancı ülkelerde meydana gelen iş kazasının, üç iş günlük bildirim süresi içinde, meslek hastalığı ve vazife malûllüğü olayları için ise Kanunda belirtilen haber verme süresi olayın meydana geldiği, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi hâlinde, üç iş günlük bildirim süresi iş kazasının öğrenildiği, Kurumca kabul edilebilir belgelenmiş bir mazeretin olması şartıyla bildirim süresi mazeretin ortadan kalktığı, tarihten itibaren başlar.

İş Kazası neticesinde açılacak 3 türlü dava mevcuttur:

  • Ceza Soruşturması ve devamında Ceza Davası
  • Maddi ve Manevi Tazminat Davası
  • Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Açılacak Rücu Davaları

İş Kazası İstatistikleri ILO Kaynaklarına göre; dünyada her yıl yaklaşık: 250 Milyon kişi İş Kazası 160 Milyon kişi Meslek Hastalığı sonucu ortaya çıkan zararlara maruz kalmaktadır. Bu istatistikler göstermektedir ki, her gün yüzlerce kişi iş kazası geçirmektedir.

İŞ KAZASI NEDENİ İLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meydana gelen sakatlanmalarda;

İş kazası geçiren kişi, geçirmiş olduğu kaza sebebiyle maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Bu davanın hasmı işverendir. Olayın işverenin bir işini yaparken, işverenin emir ve talimatı altında beklerken yahut kanunda işverenin sorumluluğundan sayıldığı hallerde meydana gelmesi halinde, maddi ve manevi tazminat davasını işverene karşı açacaktır. İş kazası halinde açılacak olan maddi manevi tazminat davalarından görevli mahkeme ise İş Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun genel yetki kuralı uyarınca davalının yani işverenin yerleşim yeri mahkemesidir. Bu davaya konu kaza varlığı itibariyle haksız fiil olması nedeniyle seçimlik hak olarak haksız fiile ilişkin yetki kuralları da uygulanabilecektir. Bunlar; haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesi, haksız fiil neticesinin meydana geldiği yer mahkemesi veya haksız fiile uğrayan kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Bu durumlarda bu seçimlik haklardan herhangi biri kullanılarak dava o yer mahkemesinde açılabilecektir.

İş kazası geçiren kişinin yakınları ise, işverene karşı yalnızca manevi tazminat davası açabileceklerdir. Bu davanın açılabilmesi için meydana gelen olay sonucunda yakınlarının manevi olarak bir zarara uğramış olması ve bu zararı ispat etmeleri gerekmektedir. İş kazası geçiren kişinin yakınlarının açacakları manevi tazminat davalarında da yukarıda sayılan görev ve yetki kuralları geçerlidir.

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meydana gelen ölümlerde ise,

İş kazası sonucu ölen işçinin desteğinden yoksun kalan kişiler tarafından işveren aleyhine vefat eden kişinin destekten yoksun kalmaları nedeniyle destekten yoksunluk tazminat davası açılabilir. Destekten yoksun kalınma olgusu salt mirasçılar olarak düşünülmemelidir.  Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için şu iki şarttan birinin var olması gerekmektedir. Bunlardan ilki destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunacak olan kişiye ölen kişinin fiilen bakıyor olması ve nihayet ikinci şart ise fiili bir bakma bulunmasa bile ileride bakma ihtimalinin bulunmasıdır. İleride muhtemel görünen bakmaya dayanan destekten yoksun kalma tazminatı talebi Yargıtay kararlarında farazi destek olarak anılmaktadır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere iki tür desteklik söz konusudur ve bunlar gerçek destek ile farazi(varsayımsal) destektir.

İŞ KAZASI NETİCESİNDE AÇILACAK TAZMİNAT DAVALARINDA ZAMANAŞIMI

İş kazası nedeniyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi genel hükümlere göre çözümlenecektir. Bu davalarda zamanaşımı süresi, iş kazasının gerçekleştiği günden itibaren başlayarak 2 yıl ve herhalde 10 yıldır. Bu sürelerin sona ermesiyle birlikte iş kazasına bağlı olarak yapılacak tazminat talepleri zamanaşımına uğrayacaktır.

Yargıtay’ın vermiş olduğu bazı kararlarda ise iş kazası neticesinde açılacak olan davaların zamanaşımı süresinin başlangıcının olay tarihi değil, maluliyet oranının kesin olarak tespit edildiği tarih olarak kabul edildiği görülmektedir. Bu durumu açıklamak gerekirse, iş kazası sonucunda açılan tazminat davası 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir ve kural olarak zamanaşımı başlangıç tarihi ise kaza tarihidir. Eğer iş kazası, maluliyet artışı şeklinde artışlar göstermekteyse ortada yeni bir maluliyet durumu vardır ve bu durumda maluliyet durumunun kesin olarak tespit edildiği tarih zamanaşımı başlangıcı olarak kabul edilmesi doğru olacaktır.